14.5 C
New York kenti
Cuma, Mayıs 2, 2025

Buy now

İnsan kendi karanlığının da farkında

Yeni romanı ‘Şimdi Buradaydı’da okurunu içindeki karanlığa bakmaya davet eden ve kötülüğün aslında kutsal gördüğümüz her yerde -ailede, arkadaşlıkta, okulda, aşkta bile- nasıl yuvalandığına işaret eden Irmak Zileli, “Sistem kötülükten besleniyor” diyor.

MELİSA CEREN HASMADEN/ KitapSanat

Irmak Zileli’nin yeni romanı ‘Şimdi Buradaydı’, okurunu kendi içindeki karanlığa bakmaya davet ediyor. Hep dışarıya, bir ötekine atfedilen ve genellikle sıradan olanda değil şeytani olanda aranan kötülüğün, aslında kutsal gördüğümüz her yerde -ailede, arkadaşlıkta, okulda, aşkta bile- nasıl yuvalandığına işaret ediyor. Yeni roman vesilesiyle Irmak Zileli ile insanın olduğu her yerde dolaşan bu karanlık gölgeyi konuştuk.

‘Şimdi Buradaydı’ kötülüğün görünümlerini merkeze alan bir roman. Kötülük meselesinde bireysel olanla toplumsal olan arasında nasıl bir ilişki var?

Kötülük insana mahsus bir kavram. Doğada kötülük yok, hayatta kalma mücadelesi var. Bir hayvan ötekini öldürdüğünde bunu keyfi istediği için yapmıyor. Sırf kötülük olsun diye kötülük yapan tek canlı insan. Aynı zamanda içindeki kötülüğün farkına varabilecek bir zihinsel yapıya sahip olan da o. Aslında kendi karanlığının da farkında. Ama bununla
baş etmesi kolay değil. O yüzden sanki öyle değilmiş gibi yapıyor. Bunu yaparken de sırtını normat yaslıyor. Yani toplumsal olana. Kötülüğünün normal sayılabilmesi için yasalar çıkartıyor, gelenekleri kendi kötülüğünü meşrulaştırmak için kullanıyor. Baskı kurmak, şiddet uygulamak, hapsetmek. Hepsi aslında insanın içindeki kötülüğün devleti arkasına alarak hayata geçirilmesi. Töre cinayetlerini düşünelim. Toplumsal bir mesele değil mi? Ama insanın içindeki kötülükten güç almasa hayata geçirilemezdi. Ya da insanın içindeki kötülük
kendine kültürde bir dayanak bulmasa bu şekilde gelenekselleşemezdi. Sistem çarkını döndürmek için kötülükten besleniyor. İnsan da çarkın önemsiz bir dişlisi olarak kötülüğünün sorumluluğunu almaktan kurtulmuş oluyor. “Ben emirleri yerine getirdim” cümlesinin arka planı budur bence.

Romanda annelerin ve babaların konumlandırılışı dikkat çekiyor. İktidar, tahakküm ilişkileriyle aile arasındaki bağı nasıl görüyorsunuz?

İnsan biat etmeyi aile içi ilişkilerde öğrenir. Politik iktidarlar toplum üzerinde baskı kurabiliyorsa, yıllar boyu süren anti demokratik uygulamalar çoğunluğun rızasını alabiliyorsa, bu tahakküm ilişkilerinin bireyler tarafından içselleştirildiğinin bir göstergesidir.
Anne babasının iktidar gereksinimlerine uyum göstererek büyüyen biri, ileride kendisine boyun eğdiren iktidarla da uzlaşmayı seçecektir. Tabii eğer kendi kişisel devrimini yapmazsa.

‘Şimdi Buradaydı’, polisiye ve gerilimle açıktan flört ediyor. Kötülüğe odaklanan bir metinde bu tesadüf olmasa gerek.

Kötülük denince ilk akla gelen herhalde insanın ezeli kötülüğü olan cinayettir. Cinayet denince ise polisiyeye gider zihin. Öte yandan ben cinayetin failini kötü diye etiketleyip, dedektifi aklayan bir polisiye yazmak istemedim. Benim ilgilendiğim şey şu oldu: Kötü normun ne kadar dışındadır? Bir grup sapık, cani, hasta ruhun ürünü değil kötülük. O yüzden bu roman özelinde terapi odasında iktidar konumunda olan, insan ruhu söz konusu olunca normu belirleyen psikiyatristin kötülükten arınmış olup olmadığını da tartışmak istedim. Bu yönüyle klasik polisiyeden yolum sapmış oldu. Ve okuru sürekli diken üstünde tutan, güvendiği dağlara kar yağdıran bir gerilim hattı oluştu.

SON GİRİLEN İÇERİKLER