14.7 C
New York kenti
Cuma, Mayıs 9, 2025

Buy now

Aşk biter ve ilişki denilen asıl hikaye başlar

Psikiyatrist Gülcan Özer’in, gazeteci Yenal Bilgici ile hazırladığı nehir söyleşi kitabı ‘Bu İlişkiyi konuşmalıyız’, su gibi akan bir sohbet tadında ilişkilerin aşk, evlilik, flört ve cinsellik gibi tüm pencerelerini tek tek aralıyor.

Hülya ÇELİK/KitapSanat

Bir insana aşık olduysanız, aşkınızı flörtleşme ve evlilik, ardından ebeveynlik takip ettiyse ve ilişkiniz belli bir yaşa ulaştıysa; tüm bunları bir de ilişkinin içinde bireyselleşmeyi kaybedip aynılaşma hali takip etmeye başladıysa; sorunlar ve sorgulamalar da başlıyor demektir.

‘Neden bu insana aşık oldum?’, ‘İlişkimiz neden ve nasıl bu hale geldi?’, ‘Bu ilişkinin içinde neye dönüştüm?’ gibi sorularla dolan ve havasız kalan hayatımızda bir pencere açıp hava
almak için koştuğumuz ilk yerlerden biri de işin uzmanı terapistler oluyor.
Psikiyatrist Gülcan Özer’in video ve kitaplarının benzer sorunlarda ilk
başvurulan kaynaklardan olduğunu çok iyi biliyorum. Çift ve aile terapisi alanının önde gelen isimlerinden Gülcan Özer’in gazeteci-yazar Yenal Bilgici ile hazırladığı nehir söyleşi kitabı ‘Bu İlişkiyi Konuşmalıyız’ da geçtiğimiz günlerde başvuru kaynaklarımızın arasına eklendi.
Yenal Bilgici’nin daha önce Kronik Kitap’tan çıkan nehir söyleşilerini takip edenler, ‘Bu İlişkiyi Konuşmalıyız’ın da nasıl su gibi akıp giden bir sohbet olduğunu tahmin edecekler-
dir. Aşkla başlayan bu sohbet ilişkilerimizdeki flört, evlilik, cinsellik, sınır koyma, ebeveynlik gibi tüm konulara değiniyor. Aşkı sürekli genişlemek isteyen bir ülkeye benzetiyor Özer,
ülkelerin nasıl sınırlara ihtiyacı varsa ilişkilerin de sınırlara ve samimi mesafelere ihtiyacı var diyor. Aşkın bir ilişkiye dönüşmesi için birtakım değişim ve vazgeçişler gerektiğini anlatıyor.
Hayat daima aşkı yener
Carl Gustav Jung’un ilişki tarifi, Gülcan Özer’in tanımıyla birebir örtüşüyor: “İlişkiler kimyasal tepkimeye benzer, tepkime gerçekleşirse tepkimeye girenler kılık değiştirir.”
Bu hepimizin yaşadığı durum aslında. Aşık oluyoruz, bambaşka bir kılıkta göğün yedinci katına kadar yükseliyoruz ama aşk bir noktada doyuma ulaşıp düşüşe geçmeye başlıyor. Eğer manzarasını sevdiğimiz bir katta durabiliyorsak ne âlâ. Yükseklerde uçuşan halimizden güvenli bir kata inip yerleşme halimize “İlişki” diyor Özer; tutku ve coşkunun yerini sakinlik alıyor. Aşk irtifa kaybettikçe gerçeklik devreye girmeye başlıyor. Bu noktadan sonra kendiliğindenlik bitip de ilişki emek gerektirmeye başlayınca gerçeklerle yüzleşiyoruz işte.
Özer’in dediği gibi “Her ilişkinin bir ömrü var” ve ne yazık ki çoğu zaman hayat aşkı yeniyor.
Sohbet bir yerde narsistlere de geliyor elbette, ne de olsa çağımızın hastalığı. Herkes bir narsiste kapıldığından şikayetçi hep. Narsist öyle bir ilgi gösterir ki ayaklarınızı yerden
keser, sizi kendine çeker diyor Özer.
Narsistik tutumla narsistik kişilik bozukluğunu karıştırmamamız gerektiğini de ekleyen Özer, “Narsistik kişilik bozukluğu konuşulduğu kadar yaygın değil.” diyor.
250 sayfalık bir ilişki sohbetini özetlemek elbette çok zor ama birkaç cümleye indirmek gerekirse şunu söylüyor: Biz zamanla dönüşüyoruz, partnerimiz de öyle. Bu dönüşümde
birbirimizi kaybetmemek için samimi mesafemizi, kendimize ve partnerimize özenimizi, cinselliğimizi korumamız, ‘7 günah’ı işlemememiz; eğer birbirimizi kaybedersek de nezaket
ve teşekkürle ilişkimizi kapatmamız gerekiyor. Sohbetin son halkasını ise çift terapisi oluşturuyor. Her ilişkinin bir parmak izi var ve ilişkilerimizde yaşadığımız sorunların çözümleri de parmak izlerimiz gibi tek ve bize özel.

SON GİRİLEN İÇERİKLER