Gerçek ile hayalin iç içe geçtiği, kahramanları ve hayvanlarıyla renklenen ‘Şam’ın Uykusuz Zürafası’, çağdaş Arapça edebiyatının özgün örneklerinden biri. Okuru, uzun yıllar çevresindeki savaşın içine çekilmeye direnen Şam’daki hayali Rus mahallesine davet eden romanı yazar Khalil Alrez’den dinledik.
ILGAZ GÖKIRMAKLI-KitapSanat
Romanınızda zürafa, sadece bir hayvan değil, aynı zamanda anlatıcının iç dünyasının bir yansıması gibi…
Romanı yazarken zürafayı bir sembol olarak ele almadım; sadece bir zürafa olarak düşündüm. Aynı şey köpek Raysa Petrova, köpek Mostaş ve kedi Gazal için de geçerliydi. Ama okuyucular benim görüşümü benimsemek zorunda değiller. Yani, zürafada ne
görmek isterlerse görmekte özgürler. Bazı okuyucular onu Suriye halkının ya da Suriye devriminin sembolü olarak gördü. Şimdi siz de onu anlatıcının iç dünyasının yansıması olarak görüyorsunuz. Bu güzel, hatta hoş bir şey ama ben bunu kastetmemiştim.
Rusya’da yaklaşık 10 yıl yaşadıktan sonra 1993’te Suriye’ye dönme deneyimi nasıldı? Sizi ne etkiledi?
Suriye’ye döndüğümde herhangi bir şok yaşamadım çünkü orada neler olup bittiğini biliyordum. Elbette Moskova’da görüştüğüm bazı dostlarımı ve gitmeye alıştığım bazı yerleri görememek beni üzdü ama geri dönmekten pişmanlık duymadım. Moskova’da ilk romanım ‘Sulawe-si’yi ve tiyatro oyunum ‘İki Kişi’yi bitirmiştim. O yüzden artık ülkeme dönüp potansiyel okuyucularıma kendimi bir yazar olarak sunmanın gerekli olduğunu düşündüm.
Kitabı yazma süreciniz nasıl gelişti?
‘Bedel’ romanını yazarken Suriye halkının Beşar Esad rejimine karşı gösterileri başlamıştı. Bu romanın olayları, daha sonra ‘Zürafa’ romanındaki gibi Rus mahallesinde geçiyordu. İki romanda ortak karakterler ve ortak mekanlar olduğundan, ‘Zürafa’yı yazmaya başlamak fazla zor olmadı. Genelde roman yazmaya başlamadan önce genel bir olay kurgusu oluştururum. Ancak yazım sürecinde bu kurguya sadık kalmam çünkü genellikle önemli eklemeler olur ve romanın ilk haliyle son hali arasında farklılıklar doğar.
Rus edebiyatına ve kültürüne sıkça atıfta bulunuyorsunuz…
Son üç romanımda -’Bedel’, ‘Zürafa’ ve ‘Çilekli Mendil’- Ruslar hep vardı. Rus kültürü genel olarak kültürel birikimimin bir parçası çünkü Ruslarla uzun süre birlikte yaşadım. Bu yüzden romanlarımda Rus kültürüne yapılan göndermelere yer veriyorum.
Gerçek ile hayal arasında gidip gelen bir anlatım tarzı benimsiyorsunuz. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Anlatı kurgusal temele dayanır ama gerçeklikten tamamen kopmaz. Gerçeklik, anlatının ilk ham maddesidir; oradan yola çıkar ve zamanla ondan uzaklaşır. Bir yazar, gerçek bir savaşı ya da aşk hikayesini güzel bir romana dönüştürebilmek için hayal gücüne ve roman sanatının tarih boyunca geliştirdiği yazım becerilerine ihtiyaç duyar. Ben de bu becerileri kullandım.
Önceki röportajlarınızdan öğrendiğim kadarıyla kendinizi ‘melez bir kişi’ olarak tanımlıyorsunuz. Melezlik yazdıklarınızı nasıl etkiliyor?
Hiçbir modern kültürde saf kültürel ya da etnik bir yapı olduğunu sanmıyorum. Belki çok eski çağlarda mümkündü. Ama ben kimliğimi -bir insan, entelektüel ve yazar olarak- dış etkilerden tamamen arınmış bir şekilde korumaya çalışmadım. Çünkü bu imkânsız. Ben
içinde yaşadığım toplumların, sanatların ve farklı dillerde yazılmış edebiyatların bir çocuğuyum. Yani ben okuduklarımın, bildiklerimin ve izlediklerimin çocuğuyum, do-
nuk bir kimliğin değil. Ama yazarken bunları düşünmem. Yazı masasına oturduğumda asıl amacım güzel, çağdaş bir roman yazmak olur. Yani çağdaş romanın sürekli
gelişen hareketinin bir parçası olmak isterim..
“BENİM ADIM KIRMIZI” EN MÜKEMMELİ
Türkçe edebiyattan okuduğunuz yazarlar ve kitaplar var mı?
Arapçaya çevrilmiş en meşhur Türk yazarları okudum. Özellikle Orhan Pamuk, Elif Şafak, onlardan önce ise Yaşar Kemal, Aziz Nesin ve Nazım Hikmet’i sayabilirim. Okuduklarım arasında bir kitap seçecek olursam, hiç tereddüt etmeden Orhan Pamuk’un ‘Benim Adım Kırmızı’ romanını seçerim. Pamuk’tan birkaç eser okudum ama bu roman en güzel ve en
mükemmel olanıydı. Bu romanında yazar sadece yüksek bir ustalıkla yazılmış bir eser sunmakla kalmamış, aynı zamanda modern anlatımın tüm tekniklerini ustalıkla bir araya getirerek onu dünya çapında büyük romancılar arasına yerleştirmiştir.