İstanbul’un kütüğünü tutan kişi olarak büyük hizmetler vermiş Reşad Ekrem Koçu hakkında bilimsel verilere, arşivinden yararlanılarak belgelere dayalı bir biyografi çalışması hala basılmamıştır. Koçu için keyifli bir armağan kitabını Doğan Kitap’tan talep etmek ve beklemek hakkımızdır.
EMİN NEDRET İŞLİ/KitapSanat
Reşad Ekrem Koçu’nun Doğan Kitap’tan çıkan ‘Galata Canavarı Bıcakçı Petri’ isimli polisiye romanı dergimizin geçen ayki sayısında Metin Celal tarafından kapak olarak tanıtılmıştı. ‘Bıcakçı Petri’nin okuyucuyla buluştuğu günlerde dostum Mehmet Rado’nun üzerinde çalışılmasını arzu ederek şahısıma emanet ettiği Şevket Rado’nun ‘Sözün Gelişi’ başlıklı köşe yazıları kupürlerini sınıflandırırken bazı başka isimlerin de gazete kesikleri ortaya çıktı. Bu kesiklerin içinde oldukça uzun, ‘Kamber’ takma isimle yapılmış Kasım 1947 tarihli Akşam gazetesindeki röportajı hayli ilgi çekiciydi. ‘Bir Ziyaret; İstanbul Ansiklopedisi muharririne göre İstanbul ne âlemde’ başlıklı yazıda Reşad Ekrem Koçu 1947 yılında yaşadığı kente dair görüşlerini açıklıyor. Tek başına çıkarmaya başladığı ‘İstanbul Ansiklopedisi’nin kazandırdığı şöhret daha ilk yıldan itibaren Reşat Ekrem Koçu’ya madalya gibi takılmış olduğu anlaşılıyordu.
Şevket Rado’nun ‘Kamber’ takma adıyla yaptığı bu söyleşinin kahramanı Koçu’ya göre “Acilen ve çok ciddi bir şekilde yardımına koşulmazsa İstanbul, Türk hususiyetlerini kaybetmek üzeredir. Hamamlar birer birer depo olmakta, çeşmeler yıkılmakta, İstanbullu zevki ve terbiyesi bakımından da çöküş yaşamaktadır.” Koçu, Şevket Rado’nun sorularına 1947 yılı sonunda pek karamsar cevaplar vermektedir. “İstanbul zevki ve terbiyesi bakımından şehrin sokaklarında gezip dolaştığım sıralarda edebiyat tarihine geçmiş olan İstanbullu terbiyesinin de gölgelendiğini yer yer tesbit ettim. Mesela öyle dükkân isimlerine rastlıyorum ki bunlara nasıl tahammül ediyoruz, şaşırıyorum. Mesela bir tuhafiyeci, dükkânına ‘süslen’ veya ‘özen’ ismini koyuyorken bunlar İstanbullu terbiyesine aykırıdır” diyerek feryat ediyordu Koçu. Günümüz İstanbul’unu görseydi ne yapardı sorusu takılıyor aklımıza!
Röportajı yapan Şevket Rado diyor ki: “İstanbul Ansiklopedisi muharririnin şüphesiz hakkı vardı. Onu daha fazla sinirlendirmemek için mevzuyu değiştirdim. İstanbul Ansiklopedisi’nin vaziyetini sordum. Meğer bu da neşe verici bir bahis değilmiş. İstanbul Ansiklopedisi gibi muazzam bir teşebbüs belediyenin, maarifin ve partinin küçük bir miktar abone yardımından başka hiçbir mali yardımla desteklenmiyormuş.” Koçu’nun “İstanbul Ansiklopedisi’ni bir avuç okuyucunun alakasıyla binbir müşkilâta göğüs gererek çıkarıyorum. Fakat ben hayatta oldukça ne yapıp edip çıkaracağım. Öldükten sonra da fişler muntazandır, bir hayır sahibi çıkarsa sonuna kadar devam ettirebilir” sözüyle söyleşi bitiyor. Şevket Rado ise “İstanbul Ansiklopedisi muharririni karşılaştığı güçlüklerle baş başa bırakıp ayrıldım” diye yazısını sonlandırıyor. 1947 yılından bu yana geçen uzun zaman zarfında İstanbul Ansiklopedisi iki ayrı dönemde 11 cilt yayımlanabilmiş ama yarıda kalmış, önceleri kayıp olan arşiv son 20 yılda ortaya çıkmış ve Kadir Has Üniversitesi / SALT işbirliğiyle dijitale aktarılmasına rağmen Koçu’nun arzusu ve temennisi bir türlü yerine getirilememiştir. Ayrıca gazetelerde yazdığı, kitaplaştırılmamış onlarca tefrikası bulunan Reşad Ekrem Koçu hakkında üniversitelerimizde birkaç öğrenci tezi ve az sayıda makale yazılmıştır.
İstanbul’un kütüğünü tutan kişi olarak büyük hizmetler vermiş Reşad Ekrem Koçu hakkında bilimsel verilere, arşivinden yararlanılarak belgelere dayalı bir biyografi çalışması hala basılmamıştır. Reşad Ekrem Koçu’nun tefrika halinde kalmış kitaplarını hazırlatıp günümüz okuyucusuna sunan Doğan Kitap olmasa Koçu sadece sahaflarda bir yıldız olarak parlayacak, geniş kitleler tarafından tanınmamış, bilinmeyen bir kıymetimiz olarak kalacaktı. Reşad Ekrem Koçu için hoş ve keyifli bir armağan kitabını Doğan Kitap’tan talep etmek ve beklemek hakkımızdır.