Ulrich Gutmair, ‘Bizler Yarının Türkleriyiz’ kitabında hem başarılı gazetecilik hem de güçlü hikâye anlatıcılığı örneği göstererek Almanya’yı 80’li yıllarda etkisi altına alan ve ‘Neue Welle’ (Yeni Dalga) olarak adlandırılan popüler müzik akımını ve bu yeni dalgaya damgasını vuran punk ruhunu inceliyor.
DENİZ GÜNEY/KitapSanat
1978’de Gabi Delgado-López, yaşadığı Düsseldorf’tan çıkıp hayatında ilk kez Batı Berlin’i ziyaret ettiğinde etkileyici bir manzarayla karşılaşır. Berlin o yıllarda günümüzden çok farklıdır. En başta Federal Almanya (Batı) ile Demokratik Almanya (Doğu) adıyla iki Almanya’nın olduğu devirde Berlin de Doğu Almanya’nın ortasında ikiye bölünmüş haldedir. Ve Batı Berlin etrafı duvar ve dikenli tellerle çevrili halde bir nevi bir ada gibidir. İşin daha da tuhafı Türkler tarafından ele geçirilmiştir. Ölümünden 50 yıl geçmişken Mustafa Kemal Atatürk olanca heybetiyle fikirsel olarak iktidardadır. Berlin’in geleneksel birahaneleri birer birer dönerciye çevrilmektedir. Aslında göstermeliktir her şey. Her bir döner büfesinde Alman toplumunu içten içe çökertecek planları uygulamak için çalışan birer casus oturmaktadır. Berlin’i bölen Duvar’ın hemen diğer tarafındaki Doğu Alman sosyalist partisinin merkez komitesinde Türkiye’den özel olarak görevlendirilmiş bir yetkili bile iş başındadır. Türkler 1961’de Türkiye- Batı Almanya arasında imzalanan anlaşma uyarınca ‘misafir işçi’ olarak akın ettikleri ülkeyi, aslında büyük bir gizli plan gereği dipten derinden gizlice ele geçirmişlerdir. Ve bunun farkına varan da sadece 20 yaşında, bir fabrika işçisi olmak yerine sahneye çıkıp dans etmek ve şarkı söylemek isteyen İspanyol göçmeni Gabi Delgado-López’dir.
Bir bilimkurgu ya da fantastik edebiyat eseriyle karşı karşıya değiliz, merak etmeyin. Bu, alt tarafı dokuz satırda bütün bu hikâyeyi özetleyen bir şarkı: “Duvar kentinde kebap düşleri. Türk-kültür dikenli telle çevrili. Doğu Almanya’da Yeni-Izmir. Atatürk yeni efendidir” diye başlayan şarkı, “Bizler yarının Türkleriyiz” kehanetiyle bitiyor.
‘Bizler Yarının Türkleriyiz’, Alman gazeteci-yazar Ulrich Gutmair’in 2022’de yayımlanan ‘Berlin’in İlk Günleri – Birleşme Yıllarının Sound’u’ndan sonra Türkçeye çevirilen ikinci kitabının adı aynı zamanda. Gutmair kitabında hem başarılı gazetecilik hem de güçlü bir hikâyecilik örneği göstererek Almanya’yı 80’li yıllarda damgasını vuran ve ‘Neue Welle’ (Yeni Dalga) olarak adlandırılan popüler müzik akımını ve bu yeni dalgaya damgasını vuran punk ruhunu inceliyor.
Kitabın ismi işte Gabi Delgado-López’in Alman popüler müzik tarihindeki en büyük punk hiti olan ‘Kebabträume’nin (Kebap Düşleri) o son dizesinden geliyor. Aslında son derece sarkastik, ülkeye gelen başta Türkler olmak üzere göçmenlerin varlığından kendi kimliğini, Almanlığını kaybetmekten korkan toplumla alay eden bir şarkı. Gutmair’in kitaba başlık olarak özellikle bu şarkıyı seçmesi Almancada da son derece dikkat çekici bir cümle olmasından gelmiyor sadece. Çünkü yazarın amacı müzik tarihçiliği yapmak değil sadece. Kendisi daha ziyade ulus, etnisite, cinsiyet, cinsel yönelim gibi günümüzde iyiden iyiye kendini hissettiren ‘kimlik’ meselesinin peşine bir zamanların punk akımı üzerinden düşüyor. Hayatınızda muhtemelen adını hiç duymadığınız, belki de oturup hiç dinlemeyeceğiniz grupların şarkı sözlerinden yola çıkarak bir zamanların Alman toplumunun 2. Dünya Savaşı sonrası içine düştüğü varoluş, kendini tanımlama, farklı kimliklerle bir arada yaşama, tartışmalarını; ‘Alman’ ya da ‘Almanya!’ olmak arasında kalışını anlatıyor. Araya hiç zorlamadan Marx, Habermas gibi düşünürlerin fikirleri giriveriyor. İşin tuhaf tarafı, anlatılanlar başka bir zamanda ve bize hem yakın hem de uzak bir coğrafyada geçse de özü itibarıyla bugünü, bugün Türkiye’de de tartışılan çok şeyi hatırlatıyor.
Son olarak şunu ekleyelim: Son derece akıcı bir dille yazılmış bu hayli ilginç kitabın her ne kadar bir çırpıda okunabilmesini engellemese de Türkçe çevirideki bazı ufak tefek gözden kaçmış ‘kusurlar’ umarız ikinci baskıda düzeltilir.