Yazarlıkta 50. yılını kutlayan Buket Uzuner’in yedi öykü kitabı ‘50 Yılın Toplu Öyküleri’ adıyla bir araya getirildi. Durum öyküleri anlattığını düşünüyorum Buket Uzuner’in, Sait Faik’in kız kardeşi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Taklit etmiyor, onun çizgisini geliştiriyor, onun gibi denemeye yakın duruyor.
Metin Celal/KitapSanat
Everest Yayınları, Buket Uzuner’in yayımlanmış yedi öykü kitabını ‘50 Yılın Toplu Öyküleri’ adıyla bir araya getirdi ve ortaya, 864 sayfalık dev bir eser çıktı.
Buket Uzuner, yıl dönümlerini seviyor, onları kitaplarla kutluyor. 2002 yılında edebiyat yaşamındaki 25. yılını otobiyografik eseri ‘Gümüş Yaz Gümüş Kız’la kutlamıştı. Kitap “İnsanın yaşı yaptığı işle hesaplanırsa eğer, ilk hikâyesinin yayımlanması üzerinden çeyrek yüzyıl geçen Buket Uzuner, 25 yaşında” diye tanıtılmıştı. 3 Ekim 1955 doğumlu olduğu her yerde yazan, yani yaşıyla derdi olmayan Uzuner, biyografisinden doğum tarihini çıkarmış. Yani onu eserleriyle aynı yaşta kabul etmemizi istiyor.
2025 yılı itibariyle de 50 yaşında olduğunu belirtmiş oluyor. Bizde edebiyata başlama yılı olarak dergilerde ilk eserin yayımlanma tarihi esas alınır. Elli yıl hesabı tutsun diye sanırım Wikipedia’daki biyografisinde “Yazın hayatı, 1975’te ‘Efendi’ adlı öyküsünün Dönemeç dergisinde yayımlanmasıyla başladı” diye yazılmış ama Dönemeç’in ilk sayısının tarihi Mart 1976. Zaten Buket Uzuner de ilk öyküsünün 1977’de Attila İlhan’ın desteğiyle Dönemeç’te çıktığını söylemiş bir çok röportajda.
2002’de 25’inci yılını kutladıysa ilk öyküsü 1977’de yayımlanmış olmalı. ‘2025’te 50. yılını nasıl kutluyor?’ sorusunun cevabını ise kitabın girişindeki yazısında bulamıyoruz. Önsöz diye atlamayın, hoş bir yazı bu. “50 yıl mı? Bir yanlışlık olmasın? O kadar uzun zaman geçmiş olabilir mi? O halde, kolumun altında, elyazması bir öykü dosyasıyla Attilâ İlhan’ın o küçücük editör odasına girip, yazdıklarımın yayımlanması için çok zorlu ve uzun mücadeleye başladığımda neredeyse çocukmuşum!” diyor. Sonra kendisine yakışan ince mizahıyla “Ve demek ki, şimdi üniversitelilere artık ‘çocuk’ diyecek bir yaşa gelmişim!” diye ekliyor. Hesaplama konusunda kendisinin de kuşkusu olsa gerek ki “Öykülerimin hâlâ yaşadığına ve teknik olarak 50. yaşını kutladığına nihayet ikna oldum(!)” da diyor.
1977’de şimdi çocuk dediği üniversitelilerden biriydi Buket Uzuner. 22 yaşındaydı. Öykü yayımlatmak için çok uygun bir yaş. Ben de kendisini o yıllarda tanıdım. Onu tanıtan, “Öykülerini okuyun” diyen de Attilâ İlhan’dı. Attilâ İlhan, büyük bir şair olmasının yanında çok iyi bir editördü ve iyi yazarı ilk satırından anlar, desteklerdi.
1986’da ilk öykü kitabı ‘Benim Adım Mayıs’ yayınlanmış. İlk kitap için biraz geç bir yaş, 36 yaşındaymış Buket Uzuner. Bazı yazarlar gibi ilk kitabından hesaplarsak yazarlıkta 39.yılı. Matematiği bırakıp edebiyata dönersek ilk kitabın geç yayımlanması onun hatalardan, eksiklerden daha çok arınmasını sağlar. ‘Benim Adım Mayıs’ için de böyle olmuş. Güçlü bir ilk kitap, edebiyata iyi bir başlangıç. Ama ‘50 Yılın Toplu Öyküleri’ daha önce yayımlanmamış ‘Ankara’nın En Güzel Mevsimi’yle başlıyor, ki iyi bir seçim olmuş. 2020’de kaleme alınan öyküde hem Buket Uzuner öykücülüğünün tipik özelliklerini görüyoruz hem de 70’lerin, 80’lerin Ankaralılık hallerine içten bir anlatımla şahit oluyoruz. Buket Uzuner, “İstanbul’da yaşayan Ankaralı bir yazar” olarak Ankara’yı
ve Ankaralıları çok iyi anlatır ama onun öykülerinin evreni, mekanları çok geniştir. Dünyayı kucaklar. Bir sohbette anılarını anlatır gibi rahat, içten bir anlatımla okuru sarar. Durum öyküleri anlattığını düşünüyorum. Öykülerinde pek fazla olay yok. Daha doğrusu olay insanın kendisi. Kadın sorunlarını, net bir dille, cesurca anlatan bir yazar olsa da öykü kahramanlarında cins ayrımı yapmaz. Kadın ya da erkek kahramanları vardır.
SAİT FAİK’LE, ORHAN VELİ’YLE KARDEŞ GİBİ
Öykü onun için şiirin kardeşidir. Özellikle ilk öykülerinde o kadar çok şiire, şaire yer vermiş ki şaşıyorsunuz. Favori şairinin ise Orhan Veli olduğu anlaşılıyor.
Samimi anlatımda Orhan Veli’yle kardeş gibi.
Öyküyü sadece hikaye anlatmak olarak görmüyor. Tabii ki konunun önemi var ama nasıl anlatıldığını da aynı oranda önemsiyor. Her öyküde farklı anlatım teknikleri uyguluyor. Gerçekçi bir bakış açısı olmasına rağmen fantastiğe kaymaktan çekinmiyor. Deneylere açık, denemeyi seviyor.
Galiba Ferit Edgü demişti “Hepimiz Sait Faik’in paltosundan çıktık” diye. Buket Uzuner’in Sait Faik’in kız kardeşi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Taklit etmiyor, Sait Faik’in çizgisini geliştiriyor. Onun gibi denemeye yakın duruyor, türlerarasılıktan çekinmiyor. Aynı şekilde metinlerarasılığı da seviyor. Tüm öykülerinde şiirlere, şarkılara, filmlere göndermeler yapıyor. Zamanla oynuyor. Zaman, öykü kahramanları ve anlatıcılar geçişken ve değişken. Gerçekler hayallerle, düşlerle gerçeküstüleşiyor.
Tematik derinliği dikkat çekici. Kimliklerini sorgulayan, geçmiş, aile ve toplumla hesaplaşan bağımsız, entelektüel kadın karakterlerle kadın kimliği, erkek egemen toplum, yalnızlık, aşk ve aidiyet gibi temaları yoğunlukla işlerken doğa, şehir yaşamı ve kültürel çatışmalar gibi toplumsal ve çevresel meseleleri de öykülerine taşıyor. Buket Uzuner öykü ile başladığı yazarlık serüvenini roman, deneme, otobiyografi, gezi edebiyatı ve çocuk edebiyatı gibi farklı türlerde zenginleştirdi. ‘50 Yılın Toplu Öyküleri’ bu yoğun üretimde biraz gözardı edilmeye başlanan öykülerine dikkati çekmek, önemini ve edebi tadını anımsamak için iyi bir fırsat. Nice elli yıllara Buket Uzuner.